Ana içeriğe atla

Düş

 



Bir düş gördüm ve uyandım zamansız

Kirli bir yüz, karanlık bir oda

İnançsız biri dua ediyordu başımda

Amin diyordu biri, yine de Amin

Yutkundum ve su istedim

Bitti dediler, sen uyandın ve sular tükendi

Ben kimdim de tükendi sular

Yutkundum ve su istedim

Yine de Amin dedi biri, ne dilediyse kabul olmak üzereydi

İnançsız biri eğildi kulağıma; ben sana inandım ama uyandın tükendi dedi sular

Karanlık odada, kirli bir yüz; hadi uyu ve temizle beni dedi

Uyumayı bilmiyordum. Tekrar gözlerimi kapatabilirsem, yağacak mıydı dünyanın her bir kıtasına yağmurlar?

Bir düşün ortasında bir düş daha gördüm

Gökyüzü aynalarla kaplanmış, bulut gibi dağılan her bir parçada ağlayan bir çift göz...

Ne tarafa koşsam, o tarafta belirdi aynalar ve yüzüme doğru aktı tüm gözyaşları...

Her bir damlada kir aktı yüzümden

Bir düşün ortasında temizlendi yüzüm...

Bir başka düşte, birinin dileği kabul oldu

Ben gözlerimi yumdum ve masum kaldı dünya

Yağmur yağdı ve temizlendi her yüz


Uyandım ve anladım; 

yeterince görmediğin zaman güzel yaşamak

 kusurlarını görmezsen, can ciğer olur sana arkadaş

görmezden gelirsen, sadece seni temizleyecek kadar akar yaş


Sonra bir şarkı çaldı listemden, şu cümlede takılı kaldı aklım; 

The only Heaven I'll be sent to
Is when I'm alone with you...


Amin.


şu*

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Senin Suçun Değildi

  Hava her zamankinden daha sıcaktı. Ağustos’un kendini sonbahara bırakmasına beş gün kalmıştı. Bir yere yetişmeye çalışır gibi hızlı hızlı yürüyordum. Oysa hiç acelem yoktu. Kafamdaki sesleri kovalarken hızlanmış ve sıcağın da etkisiyle nefes nefese kalmıştım. Dinlenmek için gölge bir yer aradı gözlerim. Aşık paşa camiinin yanındaki çocuk parkı dikkatimi çekti. Ihlamur ağacının altındaki banka yöneldim. Oturdum ve gözlerimi kapattım. Birkaç ay önce olsa ıhlamur çiçeklerinin beni nasıl hapşırtıp, rahatsız edeceğini düşünürken bir anda hapşırmaya başladım. “Çok yaşa” dedim kendime. O sırada parkın yanındaki camiden “El Fatiha” sesi yükseldi. Ölümle yaşam arasındaki o ince çizginin, inciten gülümsemesi yayıldı yüzüme.  Sessiz sakin diye oturduğum park bir anda çocuk bahçesine döndü. Babasıyla cuma namazını kılan çocukların koşuşturması sardı etrafımı. Oradan kalkıp; kendimi Cibali’ye doğru bırakmakla, orada kalıp etrafımdaki seslerin, kafamdaki sesleri susturmasını beklemek aras...

Nazife Hala

Nazife Halam, Emine yengeyle evlenmeden önce askermiş, Kara kuvvetlerinde hatırı sayılır bir mertebedeymiş. Evlendikten 3 yıl sonra Diyarbakır’da bir köye tayin emri gelmiş. Halam, ilk başlarda yengemi oraya götürmek istememiş. “Ben karımı çatışmaların içinde yaşatamam” demiş. Ama bir süre sonra Emine yengenin kararlılığını görünce “tamam” demiş. Zaten en başından beri karısından ayrı kalma fikri içine sinmemiş ama seçimi o yapsın istemiş.  Emine yenge, annemin anlattığına ve elimizde kalan fotoğraflarda gördüğüme göre kusursuz bir güzelliğe sahipmiş. Kusursuz olan tek şeyi güzelliği değil, halama karşı olan olan aşkı da öyleymiş. Yaydığı güzel enerjiyle bunu fark edemeyen insan olamazmış.  Ben sadece halamın yıllardır dinmeyen aşkının şahidiyim. Çok sevdiği karısının halama karşı bakışlarını hiç göremedim.  Benim doğduğum yıl taşınmışlar Diyarbakır’a... Ben 3 yaşındayken de Emine yengem vefat etmiş.  Şimdi 18 yaşındayım, Nazif amcam 15 yıldır ha...

Bırak, öleyim.

7 yıl önce bir cenazeye yetişmeye çalışırken otobüste tanıştığım,    yol boyunca benimle ağlayan o an hiç tanımadığım, sonra hayatımın en güzel parçalarından bir olan    Sevim teyze ölmüş geçen hafta. Kızı aradı beni “Sevim teyzeni kaybettik” dedi. “Eşyalarını toplarken, günlüğündeki satırlarda sana rastladık çok kez, günlükleri sende kalmalı diye düşündük. Karamürsel’e geldiğinde bize mutlaka uğra...”  12.05.2013 Sana mecbur kalmamak için, kendime mecbur kaldım. Sen kendine mecbur kalmak nedir bilir misin? Hiç aynanın karşısına geçip ağladın mı haline, gözyaşını silmek istersen kestin mi aynadaki çatlaklarla ellerini? Seni taklit eden yansımana üzüldün mü hiç? Başkasını o halde görsen kahrolursun, ama kendine mecbur kaldıysan uzun uzun bakar sadece biraz üzülürsün.  Seninle daha doğrusu, senin hatıralarınla bir daha karşılaşmamak için uzun uzun yürüyüşler yapmayı en sevdiğim sahile bile gitmedim. Zihnimin anı sokaklarında alzaymır olmayı seçtim....