Dik dur! Omuzlarım her düştüğünde içimden tekrar ettiğim tek cümle; “dik dur!” Otururken yaslanmıyorum da arkama, taze yara var sırtımda. Kanar sonra. Pardon son açılan yara. Yalan söyledim sadece dik dur demiyorum kendime. Bazen ekliyorum; “dik dur eğilme bu taraftar seninle...” Başka zaman olsa bağıra bağıra gülerdim buna. Gülmüyorum, o kadar holigan hissetmiyorum daha. Dün akşam annem, isyan ediyordu bir arkadaşına telefonda; “ben hep iyi gözükürüm zaten, bir şey belli etmem kimseye” diye. Göz göze geldik o sırada, gözleriyle “biliyorum sen de” dedi bana... Annem; gözleriyle bir benimle konuşur bir de babamla... Ben dinlemem, bakmam bazen anneme ama babam; anlatacak bir şeyleri vardır belki diye gözlerini ayırmaz annemin gözlerinden... Bir akşam ben de şöyle demiştim arkadaş ortamında; “kendimi kötü hissettiğim bir konuda, hemen tepki vermem, üzmek istemem sevdiklerimi. Önce geri çekilip bir düşünürüm... Değer mi? diye sorarım kendime...” Çok geçmeden kendimi kötü, yalnız, umu...