“Beynimin bir kenarında “yapılmayanlar”ın hesabını sorduğum bir köşem var. İyi ya da kötü yapılan hiçbir şeyin hesabıyla uğraşamam. Yapılan yapılmıştır. Sonucu fayda ya da zarar. Ama ya yapılmayanlar? Benim yapmadıklarım değil, benim için yapılmayanlar... Belki Halil için yapılmayanlar, Zehra için yapılmayanlar, Ayşe için, Yusuf için, Mustafa için, Reyhan için... İçin için biriken ama için için yapılmayanlar. Bir sabah; 5 yıl önce onun için yapılmayan bir şeyi düşünüp ağladı Ayşe. Yapmayan farkında bile değildi. Farkında olsa belki 5 yıl önce ağlatır ama asla 5 yıl sonra ağlatmazdı Ayşe’yi. Bir gün; anne babasından bütün çocukluğunun hesabını sormak istedi Halil. “Bana bunu neden yaptınız?” isyanı koparmak istedi. Sonra vazgeçti. Vazgeçti çünkü onun için yapılmayanların yanında yapılanlar neydi ki? “ Bu yazıya 10 Nisan’da başlamıştım ve bitirememiştim her zaman ki gibi... Sonrası zaten çok karışık. 11 Nisan ağrılar... 12 Nisan daha büyük ağrılar... 13 Nisan kaos... 14 Nisan kabus,...